15 Ekim 2011 Cumartesi

AYŞE ZEYNEP

Deniz kenarında beyaz renkte, ahşap bir ev, her şeyi sana ait.
Sadece huzur buluyorsun.
Bilgisayar, internet, televizyon, cep telefonu, hatta normal telefon bile olmayacak.
Balık tutabilirsin mesela, ya da kitap okuyabilirsin…
Arada yağmur yağacak, ıslanacaksın saatlerce…
Hasta olmanın ya da kirlenmenin endişesini duymadan…
Gündüzleri yüzebilirsin, geceleri iskelede oturup ayaklarını sallandırabilirsin.
 Şarkı da söyleyebilirsin bazen…
Ama yeni bir şeyler olacak, bildiğin her şeyi unutacaksın.
En iyi dostun ağaçtaki kuş, en kötü düşmanın denizdeki taş olacak.
Sahilde deniz kabuğu toplayacaksın sabahları, sonra onları rengarenk boyayıp gün ışığında kurutacaksın.
Güneşin doğuşuyla uyanacak, temiz havadan halsiz düşmüş bedenine doğanın kokusunu çekeceksin.
Bir ateş yakacaksın geceleri, geçmişe dair tüm sahtekarlıkları o ateşe atacaksın.
Günden güne iyileşecek ruhun…
Öyle bir an gelecek ki ateş yakma ihtiyacı hissetmeyeceksin.
Ne derdin olacak, ne de anlatman gereken insanlar…
En başta güvenemeyeceksin doğaya…
İçinin kırıklığı seni yalnızlığa, yabancılığa itecek.
Sonra kendin olacaksın, hiç olmadığı kadar güveneceksin yarınına…
Bir zamanlar “canımı sıkacaksan hiç konuşma” diyemezken, kestirip atacaksın gökyüzüyle ilişkini…
Fırtına çıktığında ürkmeyeceksin, sen de bağıracaksın rüzgara doğru…
 Her şey yoluna girdiğinde de, arkana bakmadan gideceksin bir başka sahil kasabasına
                                                                                                                              Ayşe Zeynep...

Hiç yorum yok: